Kadın Müzeleri Konferansı

Meral Akkent tarafından üniversitemiz Göztepe Yerleşkesi Dr. İbrahim Üzümcü Konferans Salonu'nda sunulan konferansın açılış konuşması ESKAR Müdürü Prof. Dr. Günay Yılmaz tarafından yapıldı. Prof. Dr. Gülay YILMAZ konuşmasında sırasıyla ESKAR daha sonra İstanbul Kadın Kültür Vakfı ve İstanbul Kadın Müzesi ve Meral Akkent’i tanıtan bir açılış konuşması yaptı. Yılmaz, ESKAR’ın 21 Temmuz 2016 tarihinde resmen kurulduğunu, henüz kurulma sürecindeyken 8 Mart 2016 tarihinde “Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Kadın” konulu sempozyumu gerçekleştirdiklerini, aynı isimli kitabın ise yayın aşamasında olduğunu ve hakemli uluslararası dergi olarak “Marmara Üniversitesi Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Dergisi”ni çıkarma hazırlıkları içinde olduklarını belirtti.

Yılmaz; üniversite bünyesinde Kadın ve Toplumsal Cinsiyet çalışmalarını yürütmek amacıyla disiplinler arası organizasyon olarak kurulan ESKAR çatısı altında farklı disiplinlerdeki öğretim elemanlarının gerçekleştireceği çalışmalar ile toplumsal cinsiyet ayırımcılığı konusunda farkındalık yaratmak, kadınlara sorunlarını aşma yönünde yol gösterici olacak politikalara kılavuzluk yapacak bilimsel bilgiyi üretmeyi ve paylaşmayı amaçladıklarını ifade etti. Yılmaz ayrıca; İstanbul Kadın Kültür Vakfı’nın 8 Mart 2011 tarihinde “İstanbul Kadın Müzesi”ni kurmak üzere oluşturulduğunu, 25 Eylül 2012 tarihinde Türkiye’nin ilk kadın müzesi olan İstanbul Kadın Müzesi’nin kurulduğunu, İstanbul Kadın Müzesi’nin kültürel çeşitlilikleri de yansıtacak şekilde tarihimizdeki ilk kadınları araştırdığını, belgelediğini, görünür kıldığını ve paylaştığını, bu bağlamda bugüne kadar çok değerli çalışmalara imza attığını belirtti.   

Meral Akkent ise yaptığı sunumda; kadın müzelerinin var olma sebeplerinden bahsedip tarihsel süreçte dünyada kurulmuş çeşitli kadın müzelerini, kuruluş amaçları ve konseptleri itibarıyla irdeledi.

The National Gallery´deki 2300 tablodan sadece 4 tablonun bir kadın sanatçının imzasını taşıdığını ve dünyanın en çok ziyaret edilen müzesi Louvre´daki 35.000 tablo arasında birçok nü kadın resmi olmasına karşın, tek bir kadın ressamın bile eserinin olmadığını, kadınların bu gerçeği 1980'li yıllardan itibaren farkına varmalarıyla, müzelerdeki görünürlüklerini sağlamak amacıyla stratejiler geliştirmeye başladıklarını ve bu hareketin giderek sadece “sanat ve kadın“ bağlamında da kalmadığını belirtti.

Akkent, kadın müzelerinin içeriklerinin; kadın tarihini kadın bakış açısıyla tanımlamak, kadınların kendilerini, kendi anladıkları şekilde ifade etmek gibi taleplerle ve disiplinlerarası feminist kadın araştırmalarının verileriyle zenginleştiğinden bahsetti. Her kurulan yeni kadın müzesinin kaçınılmaz olarak beraberinde; "Müze bir bina içinde mi olmalıdır? Sanal kadın müzesi olabilir mi? Kadın müzelerinin görevi feminist içerikli sanat sergileri midir, yoksa politik angajman daha geniş bir çerçevede mi anlaşılmalıdır?" gibi yeni tartışma alanları getirdiğini söyleyen Akkent, bu sorulara farklı cevaplar verilse de, şu anda 70'i aşan sayısıyla kadın müzelerinin politik, ekonomik ve kültürel faktörlerin geçmiş ve günümüzdeki kadın yaşamıyla etkileşimini gösterdiğini, bellek, bilinç ve gelecek oluşturduklarını belirtti. Akkent yaptığı sunumda tüm dünyadan çeşitli kadın müzeleri örneklerini; kuruluş öyküleri ve konseptleri bağlamında irdeledi.

 

 

HIZLI ERİŞİM