“Türkiye Yüzyılı’nda Dirençli Şehirler” Konulu Panel Düzenlendi

Marmara Üniversitesi Fikir Talimi Kulübü tarafından 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü’nde “Türkiye Yüzyılı’nda Dirençli Şehirler” konulu panel düzenlendi. Mehmet Genç Külliyesi Mavi Konferans Salonu’nda düzenlenen panelin açılış konuşmalarını TBMM Çevre Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Murat Kurum ve Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Kurt gerçekleştirdi. Panelin moderatörlüğünü deneyimli gazeteci Mehmet Akif Ersoy üstlenirken, panelistleri ise yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, Japon deprem uzmanı Yoshinori Moriwaki ve Marmara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kemal Tahir Erdem oldu. Deprem gerçeği karşısında sürdürülebilir şehir modellerinin öneminin vurgulandığı panele, akademik ve idari personel ile öğrenciler büyük ilgi gösterdi.

“Türkiye Yüzyılı’nda Dirençli Şehirler” konulu panelin açılış konuşmasını yapan Kurum, "Bugün, medeniyetimizin kadim başkenti İstanbul'umuzda, tarihi başarılarla dolu en köklü üniversitelerimizden biri olan, büyük başarılara imza atmış ve benim için de ayrı bir önemi olan Marmara Üniversite'nin çatısı altında birbirinden kıymetli bilim insanlarıyla, değerli hocalarımızla ve siz aydınlık geleceğimizin teminatı olan pırıl pırıl gençlerimizle birlikte olmaktan dolayı ayrı bir mutluluk yaşıyorum. Dünya Şehircilik Günü gibi anlamlı bir günde sizlere seslenme, birikim ve tecrübelerimi paylaşma imkânı verdiğiniz için de üniversitemizin yönetimine, Fikir Talimi Kulübümüze ve siz genç kardeşlerime teşekkür ediyorum" dedi.

“Cumhuriyetin 100. Yılını Büyük Bir Coşku ve Heyecan ile Kutladık”

Türkiye’nin 81 ilinde, yediden yetmişe büyük bir coşkuyla, heyecanla Cumhuriyetin 100. Yılını kutladıklarını belirten Murat Kurum, “Toprağına, bayrağına, ülkesine ve devletine âşık olan gençliğimiz var oldukça cumhuriyetimiz daha nice yüz yıllara ulaşacaktır. Bugün sizler sadece kendi geleceğinizi değil ülkemizin geleceğini de kuruyorsunuz. Bugün bu sıralarda, bu sınıflarda aklınıza yerleşen her bir fikir, ruhunuza doğan her bir ilham ülkemizin elli yıllarını şekillendirecek. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetine sıkı sıkıya bağlı kalarak bugün attığınız her bir adım yarının Türkiye’sine güç olacak. Bugün açtığınız her bir yol, geleceğin Türkiye’sine ışık tutacak” ifadelerini kullandı.

“Çocuklar Yürümeyi Öğrenmeden Ölmeyi Öğreniyor”

Gazze’de yaşanan insanlık dramı hakkında da açıklamalarda bulunan Murat Kurum, “Büyük, güçlü ve kadim tarihimizin dünyaya kazandırmış olduğu en önemli değerlerden birisi de şehircilik anlayışımızdır. Bizim şehircilik anlayışımız yüzlerce yıl boyunca iki temel üzerinde yükselmiştir. Bunlardan biri mimari, diğeri ise insani boyuttur. Eşsiz bir mimari anlayışı; merhamet, tevazu, hoşgörü gibi insani duygularla birleştirmişiz” şeklinde konuştu. “Bugün zalim İsrail her 10 dakikada bir çocuğu öldürüyor. İşte biz bu programı yaparken 2 saat içerisinde 12 masum yavrumuz katledilecek. Oysa ki dünya sadece belli bir ırka ya da belli bir kültüre ait değildir. Dünya 8 milyar insanın ortak evidir. Ama ne yazık ki bugün Gazze’de çocuklar, dünyanın gözleri önünde yürümeyi öğrenemeden ölmeyi öğreniyorlar. Bugün, Dünya Şehircilik Günü’nde bir şehrin, hem de tüm insanlarıyla, canlılarıyla, kültürel varlıklarıyla yok edildiğine şahitlik ediyoruz. Hastaneler, okullar, camiler, kiliseler bombalanıyor. Ben bir an önce akan masum kanının durmasını, gözyaşlarının dinmesini, çocukların; babalarının kucaklarında mezara değil, babalarının, annelerinin kollarında okullarına, parklarına gitmelerini diliyorum. Annelerin ağlamadığı, babaların yıkılmadığı, çaresiz yaşlıların katledilmediği günlerin artık bir an önce gelmesini diliyorum” ifadelerini kullanan Kurum, Bugün modern dünyanın aramış olduğu huzuru, barışı ve adaleti, medeniyetimiz onlarca farklı milleti, farklı dinleri ve dilleri aynı sokakta, aynı mahallede birlik içinde yaşatmayı başararak; bizlere çağları aşan bir mesaj vermiştir. Dünyanın farklı coğrafyalarında yaşanan ırkçılık, zayıfı ezme zalimliği ancak insana duyulan saygıyla yenilebilir. Bugün Afrika’da yüzlerce çocuğu açlıktan, Gazze’de binlerce çocuğu uykusunda, kundağında, annesinin kucağında öldürülmesi, insani duyguların olmamasından, insanın yaşam hakkının yok sayılmasındandır” dedi.

“Doğayla İnsanı Birleştiren Şehirleşme Modeli Kurmalıyız”

Dünya nüfusunun son yüzyıl içerisinde 5 kat arttığını dile getiren Kurum, “2050 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun 9,7 milyar olacağı öngörülüyor. Yine yapılan araştırmalar 2050 yılına ulaşıldığında dünyanın 2 derece daha ısınacağını gösteriyor. Bugün etkilerini fazlasıyla yaşadığımız deprem, sel, yangın, kuraklık gibi felaketler yakın gelecekte de şiddetini artırarak sürdürecek, şehirlerimizi ve yaşamlarımızı tehdit etmeye devam edecek. Bu risklere karşı hem dirençli bir toplum hem de dirençli şehirler inşa etmek artık hayati bir mesele haline gelmiştir. İşte bu noktada sürdürülebilir şehircilik tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de önemli bir kavrama dönüşmüştür. Sürdürülebilirliği kesintisiz bir hale getirebilmek için şehirlerimizi, jeopolitik istikrarsızlıklara, siber güvenliğe, enerji ve bulaşıcı hastalık risklerine, iklim krizine bağlı düzensiz göçe, su kıtlığına karşı hazırlamalıyız. Kendi kendine yeten şehirler, kendi kendine yeten yeşil binalar inşa etmeliyiz. Doğaya yük değil, doğanın nefes almasını sağlayan bir şehirleşme modelini kurmalıyız. Bu büyük hedef doğrultusunda bakanlık yaptığım dönemde, bilim insanlarımızla sık sık bir araya gelerek, ortak akıl ortak karar mekanizmasını çalıştırarak önemli adımlar attık. Bir taraftan yeşil sanayi tesislerinin kurulmasına öncülük ederken, diğer taraftan da yeşil binaların hayata geçmesini sağlayacak teşvikler oluşturduk” dedi.

“Deprem Ülkemizin Önemli Bir Sorunu”

Ülkemizde son yıllarda yaşanan büyük afetlere ve deprem gerçeğine vurgu yapan Kurum, “Elâzığ ve İzmir’de yaşadığımız depremlere, Antalya ve Muğla’da iklim krizine bağlı büyük yangınlara, yine Kastamonu, Sinop ve Bartın’da iklim krizine bağlı yıkıcı sellere, Marmara Denizi’ndeki müsilaj gibi daha önce hiç yaşamadığımız afetlere maruz kaldık. Yine 6 Şubat’ta milletimizi derin bir yasa boğan, canımızı yakan Kahramanmaraş depremleri ile de asrın felaketini yaşadık. Deprem, ülkemizin en büyük gerçeklerinin başında geliyor. Anadolu coğrafyası dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde. Daha dün Marmara’da hepimizin yüreğini ağzına getiren bir deprem yaşadık. Ülkemizin yüzde 70’inden fazlası ne yazık ki deprem riskiyle karşı karşıya” dedi. “Türkiye’nin Her Yerinde Kentsel Dönüşüm” hedefiyle başlattıkları kentsel dönüşüm seferberliğine değinen Kurum, Seferberlik sayesinde bugüne kadar 3 milyon konutun dönüşümünün tamamlandığını belirtti. Şehirleri dirençli hale getirebilmek için önümüzdeki 20 yıl içinde toplam 6.7 milyon sağlıksız konutun dönüşümü tamamlamak için çalışmalara devam ettiklerini belirten Kurum, “Asrın felaketinin yaşandığı 11 ilimizin inşa ve ihya sürecinde bölgeyi bilimsel, hızlı ve güçlü bir şekilde ayağa kaldırmak için tüm bilimsel veriler ışığında süratle çalışmalara başlandığını belirten Kurum, “Yerleşime açılacak alanlarda; deprem, heyelan, taşkın, kaya düşmesi ve diğer afet risklerinin tespitini yaptık. Yeni yerleşim yeri seçimi, yıkılan ve ağır hasar gören mevcut yerleşim alanlarının morfolojik, jeolojik, jeofizik, jeoteknik, hidrojeolojik, sismotektonik, arazi kullanımı ve afet risk durumunu inceledik. Güvenli bir yerleşim alanı, “Dirençli Şehirler” için ihtiyaç duyulan planlama ve tasarım süreçlerini yürüttük. Bu anlamda mikro-bölgeleme olarak tarif edilen zeminin depreme dayanıklılığını ortaya koyan, bölgedeki toprak yapısını etüt eden çalışmalarımızı 7/24 aralıksız sürdürdük. Deprem sürecinde en çok gündeme gelen konu olan, radye temel üzerine tünel kalıp sistemini tüm yapılarımızda titizlikle uygulama kararı aldık. Yerleşim alanlarımızı, ovadan dağlara doğru yerleşim tipinde olacak şekilde birçok alanda yıkıma sebep olan zemindeki sıvılaşmanın olmayacağı yerlerde inşa sürecine başladık. Kalıcı konutlarımızı da Allah izin verirse yol sonunda vatandaşlarımıza teslim etmeye başlayacağız” şeklinde konuştu.

Depremle mücadelede kentsel dönüşümün önemini belirten Kurum, “Tarihin emaneti ve medeniyetimizin en büyük eseri olan İstanbul’umuz büyük bir deprem tehdidiyle ne yazık ki karşı karşıya. İstanbul’da 1.2 milyon bina ve 6 milyon konut var. Riskli konut sayısı ise 1.5 milyon. 600 bin bağımsız bölümün acil dönüşmesi gerekiyor. 2012 yılından bu yana 39 ilçede 800 bin konutun dönüşümünü tamamladık. 170 bin 941 konutun dönüşümü ise 188 farklı alanda devam ediyor. Son yirmi yılda; İstanbul’un acil dönüşümü ve afetlere karşı dirençli hale gelebilmesi için tarihi adımlar attık. Gerek bakanlık yaptığım dönemde gerekse İstanbul milletvekili olarak, gönlüm de gündemim de hep bu aziz şehir oldu. İstanbul’da yaşanması olası bu büyük depremle mücadele etmenin tek bir yolu var; o da kentsel dönüşüm. Onun için her birinizden ayrı ayrı rica ediyorum, İstanbul’un bir deprem şehri olduğunu unutmayın, unutturmayın. Dün olduğu gibi bugün de insanlarımızın evlerine huzurla girebilmeleri için, başlarını yastığa güvenle koyabilmeleri için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Ve şuna tüm kalbimle inanıyorum, hep birlikte İstanbul’u afetlere ve felaketlere karşı dirençli hale getireceğiz. Fethin 600. yıl dönümünde, 2053 yılında İstanbul finansıyla, kültürüyle, turizmiyle, sürdürülebilirliğiyle tüm dünyaya model şehir olacaktır” dedi ve Dünya Şehircilik Günü’nü kutlayarak, programın düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.

“‘Sıfır Atık Hareketi’ ile Geleceğimize Yaşanabilir Bir Dünya Bırakmak İstiyoruz”

Dünya Şehircilik Günü çerçevesinde böylesine değerli isimlerin bir araya getirilerek ülkemizin ve dünyanın en önemli konularından birinin üniversitemizde, böylesi güzel ve kıymetli bir ortamda mercek altına alınması, tartışılmasının son derece gurur verici olduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Rektör Prof. Dr. Mustafa Kurt, “Mimari yapıları ve çevre düzenlemeleri ile şehirler, ekonomik ve kültürel kimliklerinin yanı sıra, toplumların gelişmişlik düzeylerinin de önemli göstergesi durumundadır. Tarih boyunca şehirler, sundukları eğitim, bilim, kültür, sanat ve ticaret olanaklarıyla insanların yaşam merkezleri olmuştur” dedi.

Bugün, yaşanılabilir bir dünya hayali kurmanın oldukça zor olduğunun altını çizen Kurt, “Nüfus artıyor, ihtiyaçlar artıyor, kuraklık artıyor ancak mevcut su kaynakları ve ekilen toprak artmıyor. Şu anki haliyle sadece bizlere hayat vermeye çalışıyor. Peki, gelecekte onca artışa onca talebe yetecek mi? Dolayısıyla bu dünyanın yaşayanları olarak kaynaklarımızın sonsuz olmadığı bilinciyle çalışmak ve bu hayati konuya dair farkındalık oluşturmak hepimizin görevidir. Hayatımıza, geleceğimize, dünyamıza sahip çıkmak zorundayız. Bu sahip çıkma, sadece ülkemizin ya da birkaç ülkenin çabasıyla sonuç vermeyecek kadar etraflı ve derin. Ülkemizin bu konuda atmış olduğu en önemli adımlardan biri “Sıfır Atık Hareketi”dir. Bugün adeta küresel bir çevre seferberliğine dönüşen bu hareket; çocuklarımıza, geleceğimize tertemiz, gelişmiş bir Türkiye ve yaşanabilir bir dünya bırakabilmemiz konusunda hepimizi umutlandıran bir konuma erişmiştir” şeklinde konuştu.

“Her geçen gün elimizden kayıp gitme hissi veren bu dünyayı gençlerimizin ve çocuklarımızın yarınları için korumak zorundayız. Yaşama ve dünyaya sımsıkı sarılıp; evlatlarımıza tertemiz sokakları ve caddeleri, yemyeşil parkları ve bahçeleri, içinde yaşayan tüm canlılarıyla bize karşı ayakta durmaya çalışan doğayı korumak ve dostu olmak zorundayız” diyen Kurt, paneli düzenleyen öğrencilere ve konuklara teşekkürlerini ileterek sözlerine son verdi.

“Deprem Gerçeğiyle Yaşamayı Öğrenmeliyiz”

Panelde deprem konusunda ayrıntılı bir sunum yapan Prof. Dr. Naci Görür, Türkiye’deki deprem gerçekliğiyle ilgili detaylı bilgiler verdi. Prof. Dr. Görür, “Dünya yaşadığı için deprem var, deprem dünyanın yaşadığını gösteren nabzıdır. Depremler durursa dünyanın sonu demektir. Onun için depremlere kızmayalım, depremlere hazırlıklı olalım, deprem gerçeğiyle yaşamayı öğrenelim” şeklinde konuştu.

Depreme karşı önlem almanın sadece iyi bina yapmayla alakalı olmadığını belirten Görür, “Bu konuda halkın eğitilmesi gerekiyor. Okullarda çocukların eğitilmesi gerekir. Yerel yönetimlerde yer alan yöneticilerin de bu konuda eğitilmesi gerekiyor. Ancak bu şekilde bilinçli bir toplum olabiliriz” dedi.

Japon deprem Uzmanı Yoshinori Moriwaki ise, Japonya ve Türkiye’de gerçekleşen depremler hakkında detaylı bilgiler verdi. Japonya’da depreme karşı alınan önlemlerle ilgili bilgi veren Moriwaki, “Türkiye’de sadece hastanelerde sismik izolasyon kullanılıyor. Bunun daha da yaygınlaşması gerekir. Okullara, kamu binalarına da bu sistemin kurulması gerekiyor” diyerek konuşmasına son verdi.

Yoğun katılımın gerçekleştiği etkinlik, hediye takdimi ve fotoğraf çekimiyle son buldu.  

 

HIZLI ERİŞİM